Yıllar geçti, bana her dakikası asırlar gelen yıllar. İnsanlar
değişti, sokaklar şehirler değişti, ama sen hiç değişmedin. Hala aynı yerdesin,
hala aynı bendesin. Bir ömre bedel dört yıl geçti ama hala bir başka eli tutamadım,
bir başka göze bakıp, seni seviyorum diyemedim. Senden sonra kendimi bile
sevemedim yar.
Unutmadım seni bebeğim, hep o ilk günkü yerdesin,
o kalbime girdiğin, o gözlerimi gözlerinle mühürlediğin yerde. Ne sen gittin oradan,
ne de ben seni çıkartıp atabildim.
Sen bana inat yokluÄŸu yaÅŸarken, ben sana inat
sensizliği yaşıyorum. Ama bu öyle böyle sensizlik değil, sadece tutunca içimi
ısıtan ellerin, dokununca ruhumu okşayan bedenin ve öpünce bana cenneti yaşatan
o gül dudakların yok, olsun, ben böyle de yaşıyorum seni ve her şeye inat, sana
inat, bana layık görmediğin sevgine inat, benim hala senin ismini söylemekten
çekinmeyen dilim, ve ismini her tekrarladığın da yerinden çıkacakmış gibi
çarpan bir yüreğim var. Bununla gurur duyduğum, sevgisine, sevgilisine sadık
bir yüreğim var.
Ben, yıllardır kapatmıyorum gözlerimi,
gözlerini kaybetme korkusuyla, yıllardır uyumuyorum, sensiz tek bir rüya görme korkusuyla
ve yıllardır hiç bir şey tatmıyor dudaklarım, dudaklarının, dudaklarında ki o
en sevdiğim ruj unun tadının gitmesi korkusuyla. Ben yıllardır nefeste
almıyorum bebeğim, seninle son kez soluduğum o şehrin havasının içimden çıkması
korkusuyla. Korkuyorum bebeğim, gözlerim son kez gözlerine bakamadan kapanır,
yüreğim yüreğinin sıcaklığını son kez hissetmeden durur, dudaklarım son kez
dudaklarının nemiyle ıslanmadan kurur diye. Bu beden iliklerine kadar seni hissetmeden
ölür diye korkuyorum.
Keş kelerle kurulmuş, pişmanlıklarla örülmüş,
anlamsız bir dünya şimdi benim, kişi hiç bir şeyin yaşanmadığı, kuşların uçmadığı,
çiçeklerin açmadığı, güneşin bile doğup batmadığı bir dünya. Hep karanlık, hep yalnızlık,
hep ve sadece sensizlik işte ben böyle yaşıyorum sensizliği sevdiğim, hala
böyle seviyorum, böyle özlüyorum seni. Sen olmasan da, sana dokuna masam da,
dünya güzeli kahve gözlerini görmesem de seviyorum. Tıpkı bir annenin karnında
taşıdığı bebeğinin nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmeden, onu görmeden, ona
dokunamadan sevdiÄŸi gibi seviyorum.
Duyuyor musun bebeğim bak, bizim şarkımız
çalıyor yine, hani o yeryüzünün gelinlik giydiği, saçlarına duvağı andıran kar
tanelerinin düştüğü, gökyüzünün kıskanarak dansımızı izlediği o beyaz gecenin
şarkısı. Sar beni ben sana kendimi feda etmişim dediğin gecenin şarkısı. Unutmadım
sevdiğim, ne o geceyi, ne o şarkıyı ve ben hala kar yağan her gece oraya gidip,
o şarkıyı dinliyor ve bu kez ben, kıskanarak o kar taneleriyle gecenin dansını
izliyorum.
Ama sen, sen beni çoktan unuttun biliyorum bir
başkasını sevip, bir başkasının bile oldun ve hatta bir de çocukların 4 kızın
var şimdi. Umarım çok ama çok mutlusundur.
Şimdi diyeceksin ki onca yıl sonra bu mektup
da nereden çıktı? Hatta şimdi bunu söylüyorsun da biliyorum ama inan bunun
cevabını ne bu mektubu yazan ellerim, ne ellerime yazdıran kalbim, ne de
kalbimi taşıyan bedenim biliyor belki seni unutamamanın acizliği, belki de seni
hala delice özlemenin verdiği acıdır.
Şimdi sessizliğimi bozmamın sebebi ise,
yıllardır kendi kendime sorduğum ama bir türlü cevaplayamadığım, içimi kemiren
bir sorunun cevabını senden duymak istemem.
Nasıl?
Nasıl?
Her şeyi bu kadar umarsızca ve pervasızca bırakıp, bu kadar
kolay bir başkasının olabildin. Tamam, kendini ve beni düşünmedin diyelim, peki
be insafsız, vicdansız, yıllarca acılarla, zorluklarla, ayrılıklarla yoğrulmuş,
tertemiz sevgimizi de mi düşünmedin?
Nasıl sevgine, aşkına, kalbine, gözlerine,
ellerine, diline, bedenine ihanet edebildin nasıl?
En önemlisi, bütün bunların nedeni ne?
Ben kötü birimiydim?
Sevgim sahte, duygularım yalan mıydı?
Bana inanmadın mı?
Åžiirlerim ile
öykülerim ile çok beğendiğin güzel iltifatlarımı da sevmedin.
Kocan kadar sevmemiÅŸ miydim seni?
Kocan kadar mutlu edemeyecek miydim?
Bu muydu korkun?
Yoksa benim aç bırakacağımdan, üzerine tek bir
elbise alamayacağımdan mı korktun?
Yoksa kendin den mi korktun?
Biliyorum
kendinden korktun hepte derdin be kahve renkli gözlüm bak ben şimdi sensizim
sensizliğine ağlıyorum her gün her gün sensizlik beni eritiyor bak ben ne
haldeyim..
Sami Arlan..
Samİ ARLAN | 02/11/2019
0 Yorum | 60 okunma | 0 beÄŸeni