Hırçın dalgaların hattını bozduğu savurgan bir kıyı
Yarası içine açılmış bir haliç
İsyanını kendi göğsünde çıkarmış yeniçeriyim
Viran olmuş sanki payitahtım ey !
Çok yaşamam ben de bilirim
Bu yalnızlık beni de çeker bir gün
Mansur’un darına
Piyonlara yenilmiş bir şahım bu gün
Biliyorum
Bir süvari yetecek, şehr-i yarı kurtarmaya
Şah ve mat !
Kazanan kim kayıp nerede
Hepsi benim içimde
Satranç tahtası talan
Şah da benim piyon da
Yenen de benim yenilen de
Hüseyin de bende Yezit de
Yalnızlık Kerbelasındayım dost
Yenilirsem kendime
Ölüm beni hemen bulur
Neden boynu bükük nehirler gibi geçiyorum
Kıyısından hayatın
Gülüşümü solduran rüzgar hangi taraftan esmiş
Kavrulmuş dudakları gülüşümün Gittiğim her yere gelmiş yalnızlık
Halay da bile bana omuz vermiş
Yalnızlığı bana mı sürgün etmişler
Gitme bilmez !
Yorgun bir resim aynalarda yüzüm
Biliyorum bu ben değilim
Zehirli bir sarmaşık kucakladıkça hayatı
Şahit olduğum her şey geriye hüzün bırakmış Susmuş müzik, ahenk bozulmuş
Sus pus olmuş sol yanım
Bir de baktım ki yaşamıyormuşum
Taze bir mezar, mezarda ben
Ölmemişim amma
Beni buraya kim koymuş
Böyle ölmeyi bana kim öğretmiş
Haydi kalk ! diyor bir ses
Yollar bittiği yerden başlar
Dibe vurmadan yüzeye çıkamaz vurgun yiyenler
Mahir bir dalgıçsın sen hadi vur dibe
Ölüm gelmeden ölmek çok ayıp
Vur dibe korkma dal
Bak ,bu sızan ışık
Kirpiklerin kıpraşıyor kalk
Yağmurlar yağıyor toprağına
Ey gece bana da sırrını aç Aşktan bir libas da bana biç
Biç ki,
Hasret de vuslat da aynı kadehte biriksin
Çirkindeki güzeli
Güzeldeki emaneti
Sözdeki hikmeti göreyim
Yoksa direnemem hayata
Hayat, olanca nadan
Sığındığım liman ol
Açılan yaralarıma tuzundan dökeyim
Yanık bir türkünün bendinden
Dökül nehirlerin gözlerine
Ya neyzen kesil ruhuma
Sırrımı sakla bir dervişin ya sabır ! tesbihinde
Ya, kerem et aç kapısını gazelin beyitler söyle
Ya da, kadehe bir yudum Leyla doldur
Sonra sus, aşkın şerefine !